YENİ KART DÜZENLEMESİNİN, PİYASAYA VE TÜKETİCİYE ETKİSİ
TCMB’nın genelgesi ile nakit avans ve kuyum harcamalarına yönelik yüzde 30 menkul kıymet tesisi getirdi. Uygulamaya yönelik alt sınır belli oldu. Buna göre; nakit avans harcamalarında 15 bin TL’ye kadar olan kısım menkul kıymet düzenlemesinden muaf tutulacak.
Ancak, Bankalar, uygulamada alt limit olan 15 bin ₺’nı dikkate almadan, tüm kredi kartlarında; nakit avans ve taksitli nakit avans çekme işlemlerini, kredi kartı hamiline göre ya tamamen kaldırdı ya da limit düşmesine giderek, tüketicin nakit avans ve taksitli nakit avans işlemine ulaşmasını engelledi.
Düzenlemenin içerdiği bir diğer husus ise, kredi kartı ile altın ve döviz alımına getirilen yasaklamaydı.
TCMB, Bankalardan nakit avans veya nakit karşılığı avans kullandırılmasında 15.000 ₺ üzerindeki kredi kartlarında yapılacak işlemler karşılığında % 30 menkul kıymet tesisi zorunluluğu getirdi. Bu da, Bankanın daha yüksek maliyetle satın aldığı paranın, daha düşük faizli Hazine Bonosuna bağlanması, buna bağlı olarak da, alternatif zarara neden olacağını düşünerek, tüm işlemlere neredeyse sıfırladılar. Bazı bankalar da taksitli alışverişlere sınırlama getirdiler.
Bankalar aynı anda, ulaşılamayan Tüketici Kredileri, ek hesap işlemleri ve kredi kartı faizlerini, mevzuatımıza aykırı şekilde neredeyse, % 100 artırdılar.
Burada dikkat çeken önemli husus, bir gün önce, kalan limitinizi uygun taksitli avans teklif eden Banka, bir gün sonra faizi artırıp, nakit avans kredilerini de kapattılar.
Özellikle şu hususu vurgulamak gerekir ki; pek çok uygulamada yaşadığımız gibi bu sert önlemler, ücretli dar gelirli ve küçük boyutlu esnaf ve iş insanlarını etkileyecektir. Üst gelir gruplarında (kredi karı limitleri çok yüksek olanlarda) banka-müşteri ilişkisi içinde sorunları çözülecektir. Çekilen nakdi altın veya dövize çeviren grup da yoğunlukla bu gruptur. Çekilen nakdi banka içinde, mahsup yöntemle dövize çevirmiyorsa, altın ve döviz almayacağım taahhüdü ile nakit çekmesinin denetimi de neredeyse olanaksızdır.
Mevcut duruma, taraflarına göre değerlendirirsek;
Kamu açısından;
Bir çeşit sıkı para politikasına geçiş olarak yorumlanabilecek bu husus, özellikle piyasadaki kaydi paranın kontrol altına alınması; kaydi paranın döviz ve altın talebine yönelmesinin dolayısıyla kur artışının yükselmesini engellemek açısından kısmi de olsa sonuç verecektir.
Kredi kartlarından ve KMH (Ek hesaplardan) nakit çekilmesinin ağırlıklı nedeni, krediye ulaşmakta zorluk çeken iş insanları ve tüketicilerin nakit gereksinmelerini karşılamaya, hatta bir başka borcunu ödemeye yöneliktir. Maalesef bu konuda kamu yanılmıştır.
Piyasa (Mal ve hizmet) açısından;
TCMB tebliğinden sonra, bankların sert tepki vererek nakit avans, taksitli nakit avans, taksitli ek hesap işlemlerine kısıtlama getirmesi; kredi kartların önemli kısmının, krediye ulaşmakta sorun yaşayan esnaftan başlayarak her türlü iş insanının, borcu borçla kapatanların, borçlarını ödemede sıkıntı yaşayacağı, bu sorunun domino etkisi ile tüm piyasayı olumsuz etkileyeceğini düşünmekteyim.
Bankalar açısından;
Bankalar, mevzuata aykırı olarak artırdıkları faiz oranı ile zarar etmeyeceklerdir. Ancak, tüketicin borcu borçla kapatmanın yüksek oranda olduğundan, bazı kredilerinin, kredi kartlarının geri ödenmesinde sorunlar yaşayacağını düşünüyorum.
Tüketici kredisi ve kredi kartlarından oluşan yasal takip miktarlarının artacağı, bunun da, zamanla Banka bilanço ve rasyolarını olumsuz etkileyeceği düşüncesindeyim.
Bir başka önemli konu ise, muhtemel geri ödeme sorunları nedeniyle, çok sayıda kişi ve şirketin kredi puanları düşeceğinden, işlemler normalleştiğinde, kredi müşterisi bulmakta zorlanacaktır.
TCMB genelgesin sert uygulaması; bankalar için çok sık kullanılan “yağmurlu havada şemsiyeyi alır” betimlemesini haklı çıkaracak niteliktedir. Bu husus da, piyasalarda var olan güvensizliği artıracaktır.
Tüketici Açısından;
Son 3 yıldır yaşanılan ekonomik sorunların sonucuna göre, özellikle ücretli tüketicilerin alım gücünün düşmesi ve uzun zamandır pompalanan tüketim psikolojisi nedeniyle, kredi puanlarının çeşitli nedenlerle düşmesi, banka uygulamaları nedenleriyle krediye ulaşamayan tüketicin onaylı kredi kartı limiti üzerinden nakit avans çekilmesi zaman ve mekan açısından avantajlı olduğundan, öncelikle nakit gereksinmesi için kullanılmaktadır. Bu şekilde temin edilen kredinin ağırlıklı kullanımı ya acil gereksinmelerinin karşılanması ya da vadesi gelen bir başka borcu kapatmaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Özellikle, kredi kartı ve tüketici kredisi kullananları sayısal çoğunluğu oluşturan bu grupta, çekilen nakit ile altın veya döviz satın alma oranının kayda değer olmadığını düşünmekteyim. Bu kesimin onaylı/kullanılabilir kredi kartı limitleri, kayda değer döviz ve altın yatırıma nakit sağlayacak miktarda değildir.
Bu gruptaki tüketiciler maalesef, Bankaların TCMB genelgesinin sert uygulamasının en olumsuz sonuçları bu gruplar üzerinde olacaktır.
Olumsuz sonuçlar; bazı ivedi gereksinmelerinin giderilmemesi, yasal takiplerin artması, bunlara bağlı olarak sosyal ve ailevi sorunlara yol açacaktır.
Uygulamanın Yaratacağı Riskler:
Uzun zamandır, krediye ulaşamayan kesimler için; benim sosyal medya bankerleri dediğim ve mevzuata aykırı çalışan tefecilerin faaliyet alanını artıracaktır. Maalesef bu yasa dışı para ticareti ile uğraşanlar hakkında ciddi yasal yaptırımlar olmasına karşın, yeterli denetim yoktur.
Dünyada tescilsiz inovasyonu en yaygın olan dolandırıcılar, bu uygulamayı haksız çıkar kaldıracı olarak kullanacağından, dolandırıcılık olayları artıracaktır.
TÜKONFED Bankacılık Komisyonu olarak önerilerimiz;
Kamu açısından;
TCMB Genelgesi ve Bankaların genelgeyi sert uygulaması konusunda buraya kadar hep eleştirel yaklaştım.
Ancak ortaya çıkan bu durumu fırsata çevirerek; Uzun zamandır amaç dışı kullanımlar, geri ödemelerde ortaya çıkan sorunlar ve nihayet yasal takibe geçerek icra daireleri, mahkemeler önünde iş birikmesine, icra uygulamaları nedeniyle toplumu olumsuz etkileyecek olan, neredeyse Ülkemiz açısından finansal bir çamura dönüşmeye başlayan, kredi kartı işlemleri ve tüketici kredisi işlemlerinde, buyurgan değil, tarafların katılımı ile şeffaf ve denetlenebilir bir süreçte yasal çözüm bulunmalıdır.
Genellikle banka kaynaklarının çarçur edilmesine engel olan yasal düzenleme olan 5411 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 160. Maddesi, tüm kredi alanlar ve verenler için istisnasız uygulanması, gerekirse bu alanda ihtisas mahkemelerinin kurulmasını önermekteyim.
Yasa dışı para ticareti denetimleri sıklaştırılmalıdır.
İş Dünyası Açısından;
Maalesef iş dünyasına verilen kredilerin önemli kısmı, albenisi yüksek olan ambalajlara sarılarak, krediye ihtiyacı olan iş insanlara sunulmaktadır. Ambalajın içindeki, uygulama ise çok şikayetçi olunan (yüksek faiz, fazla masraf gibi) olumsuzlukları içermektedir.
Kredi olarak kullandırılacak tasarruftan doğan kaynakların kıt ve önemli olduğu düşünülerek; ticaretin ve sanayinin finansmanında, Türkiye’ye özgü “Risk Sermayesi” uygulamasına geçilecek düzenlemelerin yapılmasını önermekteyiz.
Tüketiciler açısından;
-Tüketiciler, tüketim alışkanlıklarını gözden geçirerek kendi finansal analizlerini ciddiyetle yapıp; faizli ödünç para olan kredi ve kredi kartı borcu işlemlerinden mümkün olduğu kadar kaçınmalıdır.
-Mümkün olduğu kadar, tefeci uygulamalarından uzak durmalıdır.
-Sosyal medyada, kendisine kredi vermeyi teklif edenlere, herhangi bir para ödememeli, kişisel verileri banka verilerini hiçbir şekilde başkalarına vermemelidir.