Kapora, Cayma akçesi, cezai şart nedir? Farkları nelerdir?

Kapora, Cayma akçesi, cezai şart nedir. Farkları nelerdir?

Bağlanma parası (pey akçesi) halk diliyle kapora sözleşmenin yapıldığının kanıtı olarak verilen paradır. Cayma akçesi ve cezai şarttan farklıdır.

Kanunda tanımı,  TBK madde 177 de yapılmıştır.

A. Bağlanma parası

MADDE 177- Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.

Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.”

Yani bir nevi sözleşmeye istinaden peşin ödenen bedel konumundadır. Ama peşinat olmayıp sözleşmenin yapıldığının kanıtıdır.

Yine cayma parası TBK madde 178 de açıkça düzenlenmiştir.

”B. Cayma parası

MADDE 178- Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.”

Yani taraflara belirli bir bedel mukabili sözleşmeden cayma hakkı veren bir anlaşmadır.

Yine benzer mahiyette akdin ifa edilmemesi yada geç ifası durumunda cezai şart TBK madde 179 da düzenlenmiştir.

1.Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi

MADDE 179- “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.

Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.

Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.”

2.Ceza ile zarar arasındaki ilişki

MADDE 180- “Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.

Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.”

Ancak uygulamada iç içe geçmiş maddeler nedeni ile “örneğin alıcının vazgeçmesi halinde kapora parası iade edilmeyecektir” gibi bir madde ile iki husus tek madde ile anlaşmaya dahil edildiğinden karışıklık meydana gelebilmektedir. Esasen bu durumda hem kapora bedeli, hem de cayma bedeli kararlaştırılmıştır.

Kapora bedeli sözleşmenin kurulmaması ya da geçersiz olması gibi nedenlerle ifa edilmez ise kural olarak her zaman iadesi talep edilebilir.

Kapora bedelinin simsarlık sözleşmesindeki mahiyeti nedir?

Uygulamada emlakçılar tarafından akdedilen sözleşmeler genellikle komisyonculuk sözleşmesi olarak belirtilse de aslında bu sözleşmeler Türk Borçlar Kanunu’nun 520. maddesinde “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir” şeklinde tanımlanan simsarlık sözleşmesi olarak kabul edilmektedir.

Sözleşme Doğrultusunda Kapora Olarak Verilen Paranın Niteliği ve Akıbeti nedir?

Sözleşmenin tarafları genelde caymayı azaltmak ve kanıt olarak sözleşme akdedilirlerken alıcı tarafından “kapora” adı altında bir miktar paranın satıcıya ödenmesini kararlaştırılmaktadır.  Bu para bağlanma parası günlük dilde kaporadur. Kapora esasen cayma halinde iadesi gereken bir paradır. Fakat, taraflar akdettikleri sözleşmeden cayabilmek amacıyla kapora ödenmesini kararlaştırıldılarsa ve bu kaporanın cayma halinde iade edilmeyeceği kararlaştırılırsa bu durumda cayma parası olacaktır. Bu para Türk Borçlar Kanunu’nun 178. maddesi uyarınca cayma parası olarak kabul edilecek ve ona göre hukuki durum belirlenecektir.

Kaporayu ödeyen taraf sözleşmeden dönerse kapora bedelini geri isteyebilir. Ancak cayma bedeli olarak kararlaştırılması halinde kapora cayma parası olarak kabul edilirse bu durumda sözleşmeden cayan taraf paranın iadesini diğer taraftan talep edemez. Yani iade hakkı olup olmama yönünden kapora ve cayma bedeli farklıdır. Sözleşmede açık bir hüküm yok ise ödenen para kapora/bağlanma parası sayılır. Cayma parası sayılmaz.

Bu ve benzeri birçok husus kanun metninden ziyade yargıtay içtihatları ile belirginleşmiştir.

Hukuk Genel Kurulu 2020/551 E. 2022/1147 K. Sayılı içtihadı bu tür bir içtihat olup konu ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Kararda “Türk Borçlar Kanunu’nun “Genel Hükümler” başlıklı birinci kısmının “Borç İlişkilerinde Özel Durumlar” başlıklı dördüncü bölümünün üçüncü ayrımında bağlanma parası, cayma parası ve ceza koşulu (TBK m. 177-182) bir arada düzenlenmiştir. Kanun koyucunun bu üç farklı kurumu aynı çatı altında düzenlemiş olmasının sebebi, aralarındaki benzerliklerdir. Bu üçü, aralarında birçok yönden benzerlikler bulunmasına rağmen, aslında nitelik olarak birbirinden farklı kavramlardır. Özellikle ceza koşulu diğer kurumlardan epey farklı özellikler taşımaktadır.

Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 156. maddesinde, hem pey akçesi (bağlanma parası) hem de cayma parası düzenlenmiştir. Daha önce tek bir maddede düzenlenen bu iki kurum TBK’da iki farklı maddede kaleme alınmıştır. TBK’nın 177. maddesinde bağlanma parasına yer verilirken, 178. maddesinde ise cayma parası açıklanmıştır.

Somut olaya uygulanması gereken TBK’nın “Bağlanma parası” başlıklı 177. maddesi;

“Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür” şeklinde olup; Türk Borçlar Kanunu’nun “Cayma parası” başlıklı 178. maddesi;

“Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir” hükmünü içermektedir.

Bağlanma parası (pey akçesi), sözleşme yapılırken bir kişinin vermiş olduğu paradır. Kapora olarak da adlandırılan bu para cayma parası değildir. Sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel adet olmadıkça bu para, alacaktan düşülür (Türk Hukuk Lûgatı, … 2021, s. 119, 120).

Bağlanma parasının (pey akçesi) amacı, hem sözleşmenin yapıldığına delil oluşturmak hem de kısmi ifadır (Akman, Sermet/Burcuoğlu Halûk/Altop Atillâ: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 338). Bağlanma parası, sözleşmenin geçerli olması için gerekli bir şekil şartı olmayıp sözleşmenin kurulduğu yönünde ispat aracıdır. Sözleşme yapılır yapılmaz taraflardan birinin diğerine bir miktar para vermesinin ne gibi bir maksada dayandığı açık bir şekilde anlaşılamıyorsa verilenin bağlanma parası (pey akçesi) olduğu karine olarak kabul edilir (Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 339). Verilen paranın cayma parası olduğunu iddia eden taraf bunu ispatlamak durumundadır.

Borçlar Kanunu’nda, aksi sözleşmede belirtilmedikçe veya yerel âdet aksini göstermedikçe, bu paranın esas alacaktan düşülmeksizin alacaklıya bırakılacağı düzenlenmiş olmasına karşın TBK’da, BK’daki bu düzenlemeden vazgeçilerek bağlanma parasının asıl alacaktan mahsup edileceği belirtilmiştir [(BK m. 156/2), Yavuz, Nihat: Borçlar Hukuku, … 2018, s. 525)]

Sözleşmenin butlan veya iptal gibi nedenlerle geçersiz hâle gelmesi durumlarında ise verilmiş olan bağlanma parasının akıbetini ortaya koymak gerekir. Bu durumda, bağlanma parası olarak parayı alan kişinin, aldığı parayı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre (TBK m. 77-82) iade etmesi gerekecektir. Çünkü bağlanma parası tahakkuk etmeyen bir sebep dolayısıyla verilmiş olacaktır. Bağlanma parası fer’î (yan) bir hak olması nedeniyle bağlı olduğu asıl sözleşme geçerli değilse, yan hak olan bağlanma parası da geçerli olmayacaktır (Yavuz, s. 525; Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 340).

Cayma parası ise; kişiye sözleşmenin yapılması sırasında verdiği şeyi (parayı) yitirme pahasına dilediği zaman sözleşmeden dönme hakkını sağlayan bir paradır, şeklinde tanımlanmaktadır (Türk Hukuk Lûgatı, s. 206).

Sözleşmenin yapılması sırasında taraflardan biri diğerine bir miktar para verir ve aralarındaki açık ya da örtülü anlaşmaya göre parayı veren verdiği parayı karşı tarafta bırakması karşılığında sözleşmeden cayma yetkisine sahip olursa, burada cayma parası söz konusu olur.

Cayma parası taraflara sözleşmeden dönme yetkisi verir. Cayma parasını veren taraf, verdiğini karşı tarafa bırakmak suretiyle, karşı taraf ise aldığının iki katını, cayma parasını verene vermek suretiyle sözleşmeden dönebilir. Görüldüğü üzere, cayma parası taraflardan her ikisine de sözleşmeden cayma hakkı vermektedir. Asli edim ifa edildikten sonra, sözleşmeden dönmek mümkün değildir. Taraflar sözleşmeden dönmezlerse, cayma parası onu alanın alacağına mahsup edilir (Nomer, Haluk: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2021, s. 527).

Bu noktada cayma parasının taraflara seçimlik bir yetki vermesi özelliği karşımıza çıkmaktadır. Bu seçimlik yetki şu şekildedir: Taraflar isterlerse sözleşmeyi ifa ederler, isterlerse cayma parasını ödeyerek sözleşmeden cayabilirler.

Bağlanma parasında olduğu gibi cayma parasının istenebilmesi için de sözleşmenin geçerli olması gerekmektedir. Çünkü cayma parası da bir fer’î (yan) bir borçtur. Bu sebeple, sözleşme herhangi bir nedenle geçersiz ise, artık cayma parasından da söz edilemeyecektir. Sözleşme geçersiz olmasına rağmen, cayma parasının verilmesi durumunda, alınmış cayma parasının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade edilmesi gerekecektir.

Nitekim anılan hususlara Hukuk Genel Kurulunun 10.03.2022 tarihli ve 2019/(19)11-722 E., 2022/297 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

Üzerinde durulması gereken bir diğer kavram da “cezai şart (ceza koşulu)”dur. Kanun koyucu BK’nın 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, TBK’nın 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.

Cezai şart, borçlunun asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 358-359).

Cezai şartın, kanundaki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/I. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.

Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlâli hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır [Kocaağa, Köksal: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), … 2018, s. 31-33].

Cezai şart, TBK’nın 179–182. maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi:

…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.

Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.

… Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlâl durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, s. 138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür” denilmiştir. (Karar Yargıtay sitesinden alınmıştır)

Aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2021 tarihli ve 2017/(13)3-2245 E., 2021/880 K.; 21.04.2022 tarihli ve 2019/3-751 E., 2022/590 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir. Bu karar da bakılabilir.

Kararı özetleyecek olursak;

-Tereddüt halinde ödeme kapora sayılır.

-Sözleşme geçersiz ise kapora sebepsiz zenginleşmeye göre iadesi istenir.

-Sözleşme gerçekleşirse ödemeden düşülür.

-Cezai şartın geçerliği için sözleşmenin geçerli olması lazımdır.

-Yine cayma akçesinin geçerliliği için sözleşmenin geçerliliği zorunluluktur.

-Cayma akçesi sebepsiz sözleşmeden dönme hakkı sağlar.

-Cezai şart sözleşmenin ifa edilmemesi yada geç ifası durumunda söz konusu olur.

-Tapu satışına ilişkin adi yazılı sözleşmeler geçersizdir. Bu nedenle ödenen kapora sebepsiz zenginleşmeye göre istenebilir. Cezai şart yada cayma akçesi sözleşme geçersiz olacağından istenemez.

-Simsarlık sözleşmesi kural olarak şekil şartına bağlı değildir. Ancak taşınmaz satışına ilişkin simsarlık sözleşmesinin yazılı yapılması gerekir.

Halil Güven

Kaynak: https://avibrahimgullu.com/kaparo-cayma-akcesi-cezai-sart-nedir-farklari-nelerdir/