FTM’ler için örnek karar-İspat Külfeti

Yargıtay 7. Ceza Dairesi  

2014/22963 E. 

2014/19969 K.

Tebliğname No : K.Y.B. – 2014/250665

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 51/2-b maddesine aykırı davranmak eyleminden dolayı A.. B.. hakkında Kahramanmaraş Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğünün 16/11/2013 tarihli ve GZ- 216156 nolu trafik İdarî para cezası karar tutanağı ile uygulanan 343,00 Türk lirası idari para cezasına yönelik başvurunun kabulü ile idari para cezasının kaldırılmasına ilişkin Kahramanmaraş 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 04/02/2014 tarihli ve 2013/957 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen 23.06.2014 gün ve 42442 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.07.2014 gün ve KYB. 2014-250665 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.

Mezkür ihbarnamede;

Dosya kapsamına göre, hız sınırı ihlali yaptığı kamera görüntüsü ile tespit edilen muteriz hakkında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 116. maddesindeki yetkiye dayanılarak tescil plakasına düzenlendiği anlaşılan idari para cezasına karşı muteriz tarafından yapılan başvuru üzerine, Kahramanmaraş 2. Sulh Ceza Mahkemesince, 2918 sayılı Kanun’un 116. maddesine göre, trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenmiş bulunan görevlilerin ikazına rağmen takip sistemine girmeden seyrine devam eden ve sürücüsü tespit edilemeyen araçların tescil plakasına ceza veya suç tutanağı düzenlenebileceği, olayda ise sürücünün tespit edildikten sonra aracın durdurularak sürücüsünün tespit edilmesi ve sürücünün yüzüne karşı ceza tutanağının düzenlenmesi gerekirken, tescil plakasına göre ceza tutanağı düzenlemesinin 2918 sayılı Kanun’un 116. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle başvurunun kabulüne karar verilmiş ise de,

2918 sayılı Kanun’un 116. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “… ve sürücüsü tespit edilemeyen..” ile “…tescil plakalarına göre…” ibarelerinin, Anayasa’nın 38. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemi üzerine, belirtilen ibarelerin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine ilişkin Anayasa Mahkemesinin 06/03/2008 tarihli ve 2004/116 esas, 2008/74 sayılı kararında yer alan, “Başvuru kararında, bir kimsenin yargı organınca suçluluğu kesin olarak belirlenmediği sürece masum sayılacağı, “ceza sorumluluğun şahsiliği” ilkesi gereğince bireyin sadece kendi eyleminden sorumlu olması gerektiği, oysa itiraz konusu kuralda bu ilkeler ters yüz edilerek, kişilerin başlangıçta taşıt aracının eyleminden sorumlu tutulduğu, taşıt aracı sahibi olmak suçluluğun karinesi sayılarak, kişilerin suçsuzluğunu kanıtlama yükümlülüğü altına sokulduğu, bu nedenle itiraz konusu ibarelerin Anayasa’nın 38. maddesinin dört ve yedinci fıkralarına aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 116. maddesi, trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenen ancak sürücüsü tespit edilemeyen araçlara, trafik zabıtasınca tescil plakasına göre ceza veya suç tutanağı düzenleme olanağı tanıyan bir kuraldır.

Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” denilerek suçsuzluk karinesi, yedinci fıkrasında ise “Ceza sorumluluğu şahsidir” denilerek, herkesin kendi eyleminden sorumlu tutulacağı, başkalarının suç oluşturan eylemlerinden dolayı kimsenin cezalandırılmayacağı ilkeleri kabul edilmiştir.

Suçsuzluk karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin, adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade eder.

2918 sayılı Yasa’nın 116. maddesinin birinci fıkrasında sayılan ihlaller nedeniyle, sürücüsü tespit edilemeyen araçlara tescil plakalarına göre ceza veya suç tutanağı düzenlenmesi, bir trafik kuralının ihlal edildiğine dair suç isnadı niteliğinde olup suçsuzluk karinesine aykırılık taşımamaktadır.

Suçsuzluk karinesi kapsamında yer alan ve iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olması kuralı da Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasının bireylere sağladığı anayasal bir güvencedir. Madde gerekçesinde de bu konu açıkça ifade edilmiştir. Ancak genel anlamda suçun kanıtlanması yükümlülüğü iddia edende kaldığı sürece, savunmasını oluşturmak için ispat yükünü sanığa devreden kurallar ile hukuki veya fiili varsayımların olduğu durumlarda ispat yükünün yön değiştirmesi, masumiyet karinesine aykırılık taşımaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de birçok kararında ispat külfetini tersine çeviren hukuki veya fiili karinelerin kabulünü Sözleşme’nin 6. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı bulmamıştır.

Cezaların kişiselliği kuralı gereğince bir kişi, sadece kendisine ait kusurlu fiilinden sorumlu tutulabilir. Bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılması veya bir eylemin asli veya feri faili olmadan o eylemden sorumlu tutulması, Anayasa’nın 38. maddesinin yedinci fıkrası gereğince olanaklı değildir.

116. maddedeki sorumluluk, iradi ve kusurlu olan sürücünün eylemine dayanmaktadır. Ancak sürücünün kimliğinin belirlenmesinde, 116. maddede sayılan ihlallerin niteliğinden kaynaklanan güçlükler bulunduğundan, trafik ihlaline ilişkin tutanak, aracın tescil plakasına göre düzenlenmektedir.

Ayrıca kural ihlali yapan ve sürücüsü tespit edilemeyen araçların, trafik zabıtası tarafından saptanabilecek plâkasından başka ayırt edici bir özelliğinin bulunmadığı, ancak plâka ile de araç sahibine ulaşılabileceği açıktır.

Dolayısıyla Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen düzenlemenin, gelişen, büyüyen, çeşitlenen ve çoğalan trafik sorunlarını zamanında ve etkin bir biçimde denetleyebilmek ve toplum hâlinde yaşamanın güvenli bir biçimde sürdürülebilmesi amacıyla, demokratik toplumda zorunlu olarak getirilen uygulamalar olduğu kabul edilmelidir.”

Şeklindeki gerekçesi nazara alındığında, idari para cezası karar tutanağının resmi evrak niteliğinde bulunduğu ve aksi ispat edilinceye kadar geçerli olduğu, ispat kuvveti bakımından başkaca bir delille (kamera kaydı gibi) desteklenmesinin gerekmediği, bu yönde mevzuatımızda bir hüküm bulunmadığı, (kaldı ki somut olayda görüntü kaydının mevcut olduğu) ancak muterizin belirtilen gün ve saatte başka bir yerde olduğuna ilişkin veya tespit edilen aracın rengi ve modelinin kendi aracı olmadığına dair geçerli sayılabilecek bir başvurusunun bulunması halinde ancak görevli polis memurunun beşeri bir hata yaptığının kabul edilebileceği, somut olayda bu yönde bir itiraz da bulunmadığı dikkate alındığında, idari para cezasına karşı yapılan başvurunun reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Kahramanmaraş 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 04.02.2014 gün ve 2013/957 değişik iş sayılı kararının CMK.nun 309.maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek üzere BOZULMASINA, 27.11.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.